Uyarı!

Bu blogda sinema, kitap ve müzik ile ilgili yazılar bulabileceğiniz gibi; deli saçması üretimlerimizle de karşılaşabilirsiniz.

Yazarlar

5 Ekim Pazartesi Akşamı Mad Men 3.Sezonuyla E2'de

2009/09/25



''Kim olduğunuzun, ne istediğinizin ya da neyi sevdiğinizin hiçbir önemi yok. Her şey elinizdekini nasıl pazarladığınızla alakalı.''

Gözlerimizle her gördüğümüzün gerçek olduğuna inandırırız kendimizi. Çünkü daha kolaydır görünenin hep gerçek olduğuna inanmak. Ancak, gerçek göreceli bir kavramdır. Gerçek kime göre gerçektir? Neye göre gerçektir? Gerçek, gerçek midir?

Ve Mad Men yine karşımızda... Gerçeğin gerçek olmadığını ve gerçeğin aslında satılabilecek/pazarlanabilecek bir nesne olduğunu gösterdiği 3. sezonuyla, 5 Ekim Pazartesi akşamı E2 ekranlarında bizlerle buluşuyor, egolarıyla gerçeği yaratanların hayatlarını ekrana getiriyor.

U2 @ İstanbul, 6 Eylül 2010

2009/09/24


Bono'nun Türkiye muhalifliği -Euro'nun da etkisiyle- geçmişe benziyor. Konserin detayları henüz netleşmese de mekan büyük ihtimalle Boğaziçi Köprüsü olacak. Devlet yetkililerinden "doğu ve batıyı birleştiren yerde" konser verme sözü alan Bono, U2 resmi sitesinde konser mekanını Olimpiyat Stadyumu olarak açıklamış, sanırım köprüde konser gibi bir olayın gerçekleşebilmesi konusunda pürüzler var. Söz devlet yetkilisinden (Egemen Bağış) çıktıysa ben bu konser köprüde yapılacaktır diyorum. Verilmiş bir söz var çünkü. Eğer konser sözü verilen alanda yapılırsa öyle muhteşem bir durum oluşur ki, masalsı olur cidden. Neyse, bir yıl kadar var daha konsere, detaylar açıklandıkça taşırız bloga.

Sınırlar

2009/09/22


Blogger'a girişte sorun yaşıyoruz ve proxy siteleri üzerinden giriş yapmaya çalışmak da can sıkıcı olmaya başladı. Birileri yeniden engellemeleri devreye sokmuş gibi görünüyor. Myspace ve Last.fm'in ardından Blogger'da engellemelere maruz kaldı. Nasıl bir ülkede yaşıyoruz merak ediyorsunuz değil mi? Ülkenin iç düşmanı muamelesi görüyor internet kullanıcıları. En abuk ülkelerde dahi yasaklı olmayan siteler bizden şerh yiyor, çok güzel. Bir işi beceremeyip "peki, herkesi yakıyorum" modunda takılmaya devam etmeyi bırakın ve toptan kapatın da siz de biz de rahat edelim.

Dark Tranquillity @ Eskişehir, 222 Park

2009/09/20


İsveçli grup Türkiye turnesi kapsamında Eskişehir'i ziyaret ediyor. 4 Aralık 2009 tarihli konserin mekanı 222 Park, bilet fiyatı ise 28,50 lira. Canlı performansıyla övgü alan ve 20. müzik yılını dolduran bu grup ayağımıza kadar gelmişken kaçırılmamalı. Grubun turne kapsamında konser vereceği diğer şehirler ve ayrıntılar için etkinlik sayfası budur.

The Fall Tv8 Ekranlarında

2009/09/16


2006 yapımı The Fall filmini bu gece (16 Eylül 2009 Çarşamba) 21:15'de Tv8 ekranlarında izleyebilirsiniz. Tekrarı aynı gece 01:15 ve Perşembe 13:50'de.

Hakkında yazamayacağımız filmlerden biri çünkü ucunu kaçırıp hikayeye dalmak olası, izlemeyen kaldıysa bu şansı değerlendirsin derim. Gerçekten iyi bir film.

T800

2009/09/14


Sürekli yeni modeller çıktı ama t800 hep başkaydı...

Bir Kış Neler Değiştirebilir?

2009/09/13


Sadece bir saat için 13-14 yaşlarına dönsem, tekrar o kumsala, Texas'dan Summer Son çalarken o gelse, "biz kışın hiç görüşemeyeceğiz, ya bu kış birimiz ölürsek?" dese ve gülsem "saçmalama" diyerek. O yaşlarda aşk böyle işte. Sonra bir öğreniyorsun ölüyor, aşkın ardından sevgili de. Yaşın kadar küçük omuzlarını düşürüp kalıyorsun işte, kulaklarında şarkıdan kalma bir dize, I'm over you, hayattan hepimize geliyor. Bir kış aslında pek çok şeyi değiştirebiliyor...

Supernatural Superserious #2

2009/09/10




10 Eylül'ü 11 Eylül'e bağlayan gece , yani bu gece, Supernatural beşinci sezon ilk bölümüyle ekranlara geliyor. Gece uyku tutmayanlar netteki CW Tv linklerinden dizinin söz konusu bölümünü izleyebilir. Sanırım TSİ 03:00 veya 04:00'de başlayacak, tam kestiremedim saat farkını. Cumartesi sabahı bizim saatimizle 9:00-10:00 sularında da malum yerlere düşer zaten. Her Cumartesiyi de bekler hale geliriz bu yıl yavaştan...

İlk iki sezonun geneline hakim olan yerel efsaneler ve gittikçe ana çizgiden uzaklaşan senaryo kurgusu dördüncü sezonda adeta şapkadan tavşan çıkararak rayına oturtuldu. Açık kalan bir kapı dahi kalmadı ve güzel örülmüş bu ağa takıldı pek çok kişi. Kısacası dizinin final sezonundan beklenti yüksek. Umarım -böyle bir ihtimal yok bence- ele yüze bulaşacak bir başlangıç yapıp hevesimizi kursağımızda bırakmazlar. Neyse göreceğiz, artık saatler kaldı. Yakın zamanda da ilk bölüm ve gidişat hakkında yazarız.

Çavdar Tarlasında Çocuklar (The Catcher in the Rye)

2009/09/07


Salinger da dahil hepimiz 16 yaşındaydık bir zamanlar. Ama onunki farklıydı. O kendini kahraman sanıyordu 16 yaşındayken. Kahraman oldu olmasına da küstahlığı hep kitaptaki baş karakter Caulfield'inki gibi kaldı.

Değerli hocalarımdan birinin anlattığı hikayeye göre, öğrencilerinden biri Salinger ile röportaj yapmak istemiş vakti zamanında. Onunla ilgili ödev hazırlayan doktora derecesindeki bir öğrencidir bu. Öğrenci, Salinger'a telefon eder ve bir kaç soru sorup cevap alabileceğini düşünür. Telefona Salinger'ın eşi çıkar. Öğrenci kendini tanıtır sonrasında da Salinger ile görüşmek istediğini, onunla ilgili ödev hazırladığı için bir kaç sorusu olduğunu söyler. Eşi beklemesini söyleyerek onu beklemeye alır. Saniyeler sonra eşi geri gelerek şunları söyler: "eşim sizin ödevinizin onu ilgilendirmediğini söylüyor". Salinger naturalist bir tavırla doğanın insanı tanımayı reddettiği gibi öğrenci ile görüşmeyi reddeder. Çünkü, kendisi doğa kadar umarsızdır.

Kitaptaki Caulfield karakteri de küstahlığından asla ödün vermez. Doğanın ona aldırmaz olduğu kadar o da doğaya ve doğanın yarattıklarına aldırmaz. Huckleberry Finn'in bir kaç yaş büyümüş hali olan bu pikaresk karakter, en az Huck kadar dünyaya karşı ilgisizdir. Göstermeliktir bütün o f*** kelimelerine sinirlenmesi. Çünkü onun tek bir amacı vardır; hayatta kalmak. Bu nedenle takılır her türlü sosyal sınıftan insanla Caulfield. Pikaresklik gereği zaman geçirir hepsiyle ve gayet iyi becerir kendi hatalarına kılıf bulmayı.

Caulfield ne yakışıklıdır ne de dikkat çekici. Hatta etrafında olup bitenlerden tamamen bi haberdir. Bakan kör aslında. Onun bu farkedememesidir zaten onun hikayesini bu kadar farklı kılan. Normalde küstah ve sıradan olabilecekken görüntüsünün tam aksine bütün dikkateleri bu kitaba toparlaması da ondandır.

Sürekli sevgi ve aitlik arayan Huck ve Caulfield gibilerin hikayeleri bitmez aslında bu doğadan insanoğluna bulaşan umarsızlık devam ettiği sürece. Zaman geçecek, yalnızlık ve umarsızlık git gide kalabalıklaşan ve teknoloji nedeniyle bu kadar birbirinden uzaklaşan toplumu asla ama asla terketmeyecek.

Guns N Roses'ın Chinese Democracy albümündeki, kitapla aynı ismi taşıyan şarkının sözlerinin bir kısmını da buraya eklemek istiyorum:

When all is said and done
We're not the only ones
Who look at life this way
That's what the young folks say
And if they'd ever change
As that reminds to say
But every time I see them
Makes me wish I had a gun
If I thought that I was crazy
Well I guess I'd have more fun
Cause what used to be's
Not there for me
And ought to for someone
That belongs...

Karşınızdaaa!.

2009/09/01


Sürpriz yazarımız kadroya eklenmiş bulunmakta. Film, müzik, kitap ve daha pek çok şey hakkında zevkine sonsuz güven duyduğum dicle artık Kağıttan Ayakkabılar için yazacak. Eminim pek çok takipçisi olacaktır.

Haftanın Beşlisi


Çok uzun bir aranın ardından Haftanın Beşlisi geri döndü!


* Sonbahar geliyor, Adagio mevsimidir. Albinoni'nin Adagio'su ile başlayabilirsiniz, dinleyin-dinletin.

* Citizen Kane ve Bridge on the Kwai River filmlerine vakit ayıralım bu hafta.

* NTV Yayınları'ndan çıkan dünya klasiklerinin çizgi roman uyarlamaları harika olmuş. Fırsat bulursanız edinin derim. Çoluk çocuk için arşivlemeli.

* Tatil bitti, evi-odayı şöyle bir toparlayalım (onlar kendilerini biliyorlar).

* Kriz biraz biraz azaldı gibi, öğrenci milleti sözüm size, part-time iş duyuruları artmaya başladı. Tecrübesiz mezun olmamalı.