Uyarı!

Bu blogda sinema, kitap ve müzik ile ilgili yazılar bulabileceğiniz gibi; deli saçması üretimlerimizle de karşılaşabilirsiniz.

Yazarlar

Masstival'den Haber Var!

2009/05/22


Hem de ne haber... Mehmet Tez'in yazdığına göre Faith No More ve Keane kesinleşen isimler. Bu yıl gerçekleşen ilk dileğim olarak Faith No More'u yazıyorum kenara ve organizatörlere kocaman bir teşekkür yolluyorum. Eylül'ün üçüncü haftası Santral İstanbul'da yapılması planlanıyormuş festivalin. Detaylı bilgi için blogumuzu ve Mehmet Tez'in Hafif Müzik sayfasını takipte kalınız.

and... Lucifer Rises!

2009/05/17


Supernatural'de dördüncü sezon 14 Mayıs 2009'da yayınlanan bölümle noktalandı. Beşinci sezon için tek bir ipucu dahi bırakmadan bitirdi senaristler. Bölüm içinde Sam'in kararan gözleri ve bölüm sonunda Dean'in "gidelim" sözüne büyülenmişcesine verdiği "o geliyor" tepkisi, Ruby'nin beklenenden de güçlü ve sinsi çıkması, Sam'e en başından beri Lillith ve Ruby tarafından oynanan akıllıca oyun ve Dean'in asıl rolünün ortaya çıkması, Castiel'in de bir nevi Fallen Angel durumuna düşmesi... Tüm bunlar dördüncü sezon finalinde 15-20 dakikaya sıkıştırılmış olaylardı ve son derece sürükleyici bir final oldu diyebiliriz.

Hepsinden önemlisi çok kötü tongaya düşen Sam'in beşinci sezondaki rolü olacak. Ne olursa olsun Lucifer, kafesinden çıkmasında en büyük rolü oynayan kişiyi görmezden gelmeyecektir ve yaygın kanı da Sam'in doğası gereği Lucifer'a hayır diyemeyeceği. Yapımcılar Lucifer'ı diziye kuyruk ve boynuzdan ibaret bir "şey" olarak sokmazlarsa beşinci sezon televizyon tarihinin en iyi yapımlarından biri haline gelebilir. Tüm roller canlandıran kişilere cuk oturmuştu şimdiye kadar, Lucifer rolünü oynayacak kişiyi de başarıyla seçeceklerdir. Başka ihtimaller de var tabi, Sam'in Lucifer tarafından vessel olarak kullanılması ki bu ihtimal çok çok uzak, Lucifer'ın bir vessel'a ihtiyacı olacağını düşünen yoktur sanırım, belki ilk bölümlerde, henüz zayıfken olabilir ki bunun için de iki kardeşin en sevdiği kişileri yani Mary ya da John Winchester'ın bedenini kullanabilecegi düşünceleri var ortalıkta. Diğer ihtimal de Lucifer'ın görünmemesi ve senaryoya aktif bir güç olarak eklenmesi, sezon (büyük ihtimalle de dizinin) finaline doğru da konuk bir aktörce (Hugo Weaving ve Christian Bale adları geçiyor) canlandırılması. Nasıl olursa olsun tüm teoriler sağlam ve çok çok rahat iki seviye yukarıya alır diziyi.

Şimdilik bu kadar, Ağustos ayına doğru pek çok şey netleşmiş olur sanırım, bu arada bir gelişme olursa blogda yazarız.

Eurovision, Run Forrest Run!..



Eurovision 2009'du Cumartesi aktivitemiz. Akşam saat 6'ya kadar gece dışarı çıkarız hazır haftasonunu bulmuşken diye konuşuyorduk fakat Eurovision'un o nefretle birlikte gelen merak duygusunu aşamadık. Türk vatandaşı olan herkesin genlerinde muhakkak vardır Eurovision merakı, tü kaka desek bile "aa eblekler 10 puan verdi, bir de komşu olacaklar 8 ne ola ki" diye yorum yaparız televizyon karşısında.

2009 finalinde yarışacaklardan sadece bizim şarkıyı dinlemiştim her yerde çalmasına paralel olarak, Eurovision konsepti de az çok belli olduğundan diğer şarkıları dinlemeden "ilk beş olur sanırım" yorumunu yapabiliyorduk. Neyse program başladı, biz şarkıların ilk 10 saniyesinden sonra Real maçına geçer olduk. "X Faktörü"nden dolayı Estonya, İzlanda, Azerbaycan ve Ukrayna bizden tam puan aldı. Özellikle Estonya, direk Ayrık Vadi'den bir elfle katılmış gibiydi, bambaşkaydı gerçekten. En çok da Yunanistan'a güldük, yürüyüş bandı tarzı aletin üzerinde zıpladıkça "yan bassa da bileğini falan burksa, düşüp kafayı gözü patlatsa" diye bekledik ama nafile. Almanya'yı da bekledik tabi von Teese faktöründen dolayı ama oldum olası nefret ettiğim kişilik hakettiğini buldu, çok da güzel oldu. Şarkı daha fazla puan alabilirdi o da başka bir konu. Yarışmanın başından beri en çok beklediğimiz isim Alexander Rybak'dı diyebilirim. Shire'dan tez gelmiş bir hobbit edasıyla daldı sahneye, yanında kültür fizik hareketleri yapan kırıklar olmasaydı daha bile fazla puan alabilirdi. Beğenmeyen de çokmuş ama sözleri değil de müzik çok hoşuma gitti ne yalan söyliyim. Bunun ardından gelecek yıl İzlanda'dan Sigur Ros hamlesi bekliyoruz. Bu arada Patricia Kaas güzel bir güle güle dedi bu yarışmayla sanırım, daha fazla puan almalıydı kesinlikle.

İkinci olan ilk kaybedendir derler fakat İzlanda kendini birinci sayabilir, Norveç kategori dışı kalmış bir puan aldı çünkü. Bilmiyorum rekor kaç puan fakat bu sonucun ardından güzel kızlar kadar şirin erkeklerin kullanıldığı şarkılar sanırım daha da artacak gelecek yıllarda. Biz de yine oryantal temalı ve ezgili şarkılara devam ederiz, batı zaten gayet güzel yiyor bu konsepti. Neyse, bir yıl kafamız rahat artık.

Bambaşkaymışsın For Hot, "Begüm Hu"


Aziz Kedi'den muhteşem bir eser, en güzel Beggin' coverı, "Kalbim seni ignore etti".

video: Begüm@Kingo Disco

rapidshare

Ele Güne Karşı...

2009/05/12


Alakasız bir arkadaştan mesaj gelir, "bahadır trt'yi aç neler dönüyor bir bak". Ne alaka derken açılır tabi merakla. Kalinka Maya'nın ardından Kızılordu korosunu t.A.T.u ile birlikte izleme şansını yakaladık böylece. Abiler not gonna get us dedikçe komik sesler yükseldi ortamdan. Çok güzel Türkçe terimler var aslında durumu tanımlayabilmek için ancak "Holy crap" bu gibi durumlara cuk oturuyor. çok, ııı... acaipti... sadece bu kadar. Kızılordu'nun Kalinka Maya (uğurböceğim) ve not gonna get us performansı dış mihrakların iştahını kabartıyordur cidden. Off çok kötü çok. Bu arada bize ne oluyosa...

Vuelve

2009/05/06


Bir Ricky Martin albümünü tavsiye edeceğim kesinlikle aklıma gelmezdi. Geçtiğimiz hafta hediye edildi Vuelve albümü bana ve başta ciddi ciddi dalga geçiliyor falan sanmıştım. Ricky Martin'in henüz piyasanın kuklası olmadığı zamanlar, 1998 yılında çıkmış bir albüm. Şarkıların hepsi İspanyolca ve gerçekten boş bir tane şarkı yok. Bunları yazarken nasıl çelişkiler içindeyim bir bilseniz, biraz aşağıda AC/DC postu var...
Parçalara şöyle bir göz gezdirince Desmond Child ismi göze çarpıyor. Bon Jovi, Aerosmith, Dream Theater, Alice Cooper, Katy Perry, Kiss gibi isimlerle çalışmış ve Songwriters Hall of Fame üyesi bir kişiden bahsediyoruz. En iyi şarkı Casi un bolero, Asi es la vida ise tamamlayıcı. Fransa 98'in müziği Cup of Life da albüm dahilinde. Her şarkının kendine has bir güzelliği var. Bahsettiğim şarkılardan başlayıp bir deneyin derim.