Uyarı!

Bu blogda sinema, kitap ve müzik ile ilgili yazılar bulabileceğiniz gibi; deli saçması üretimlerimizle de karşılaşabilirsiniz.

Yazarlar

Edebiyatın Ülkemiz Kurumları ile İmtihanı

2011/09/30


Amerikan yazar Chuck Palahniuk ile pek çoğumuz, 99 yılında Gösteri Peygamberi kitabı sayesinde tanıştı. Sonrasında Fight Club (Dövüş Kulübü), Choke (Tıkanma) ve Lullaby (Ninni) ile de ününün hakkını vermişti.

Yazarın adı şu aralar yerli basında çok fazla dönmeye başladı. Nedeni ise; bir hayali karakter, porno kraliçesi Cassie Wright'ın rekor denemesi ve bundan yararlanarak adlarını duyurma fırsatını yakalayan üç adamı konu alan Snuff (Ölüm Pornosu) isimli, 2008 çıkışlı kitabı. Kitabın Türkiye baskısında emeği olanları ise zor günler bekliyor gibi.

Chuck Palahniuk kitaplarını geçmişten bu güne çeviren kişi olan Funda Uncu ve yayınevi sahibi Hasan Basri Çıplak hakkında "müstehcen yayınların yayınlanmasına aracılık etmek" suçundan 6 ay ila 3 yıl arası hapis istemiyle dava açıldı.

Başları dertte anlayacağınız. Bundan böyle, benzeri eserleri çevirmeye ve basmaya çalışanlar iki hatta üç kez düşünmeli mesajı gayet güzel verilmiş.

Para ile satılan, yani alıp-almama konusunda irade sahibi kişinin sorumlu olduğu bir konuda; yine büyüklerimiz bizleri korumayı uygun görmüşler. Biz gerizekalılar ne alıp almayacağımıza karar veremediğimiz için yerinde bir karar olmuş.

T.C. Başbakanlık Küçükleri Muzır Neşriyattan Koruma Kurulu'na teşekkürler. Çocuklar hep bu kitabı kovalıyordu alsak da bir kaç ayıp şey öğrenip arkadaşlara hava atsak diye.

Muzır Kurulu mu her neyse onun, hazırladığı raporda çok "acıklı" noktalar var gerçekten. Hepsine burada değinmiyorum. Daha ne kitaplar var bir görseniz. İşin komik yanı, Muzır Kurulu denen yapı Türkiye'de yokken, kadına şiddet ve cinsel suçlar ülkemizde çok daha az sayıdaydı. Günümüzde Muzır Kurulu var lakin suç sayısında abartılı bir artış var. Demek ki yayınlar böyle incelenmemeliymiş. Diğer yanda RTÜK tabii ki, ona da değineceğiz.

Yine aynı ülkede, 18+ şeklinde ekran girerler bazı dizi ve filmlerin başında. Şiddet-örnek olmayacak davranışlar vs. de yazar lakin dizide-filmde ne kan görünür ne de bir organ. Neden 18+ simgesi var bilinmez. Ayrıca bunu izleyen de izlemeyen de seçimini kendisi yapmıştır aslında. Kimsenin televizyonu 18+ yayınlarda kendini otomatikman o kanala çevirip sabitlemez. Yine de biz gerizekalıları bunlardan korudukları için teşekkür etmemiz gerekiyor.

Umarım bu konuda davalar ile karşılaşan kişiler haklarını sonuna kadar ararlar. Gerçi tazminat alsan ne yapacaksın bu kararı verenlerden... Yine de Hasan Basri Çıplak konusunda umutsuzum, soyadı Muzır Kurulu'na takılabilir :/

Animal Kingdom (2010)

2011/09/26

Çok zaman geçti en son yazımdan bu yana. Uzun bir ara verdim hayatımdaki herşeye. Değişikliklere açıldım. Farklı sularda buldum kendimi. Yaz geldi, gezildi eğlenildi. Ve şimdi sırada kış sezonu... Geri dönüşe geçtim ve tekrar buradayım.

Bu sezon pek çok yenilik olacak. Daha sık yazıyor, daha farklı konulardan bahsediyor olacağım. Bu geri dönüşe ısınma turuna bir film ile başlayalım. Filmimiz, 2010 Avusturalya yapımı Animal Kingdom.

Filmde, ikilemin ne demek olduğunu seyirciyi karakteriyle bütünleştirerek 17 yaşındaki Joshua Cody (J) bizlere anlatıyor. Uzun süredir uzak olduğu ancak annesinin ölümüyle bir anda hayatına yeniden giren dört dayısı ve ananesiyle beraber kendini polis ve ailesinin uğraştığı illegal işler arasında sıkışmış bir şekilde buluyor. Sundance Film Festivali 2010 Dünya Sineması Jüri Ödüllü Animal Kingdom, polis baskısı altındayken Josh'un dayılarının içinden en kötü yanlarının çıkmasıyla bu ismi alıyor. İlk bakışta farklı özellikleri olmayan hatta fazlasıyla sığ gibi duran J, gerektiği zaman zekasını kullanarak yaptığı kaçışlarla farklılığını ortaya koyuyor ve beklenmedik bir son ile film izleyiciyi hayretler içerisinde bırakıyor.

Genellikle yakın çekim kullanan ve mimiklere dikkati çeken, Joshua'yı deyim yerindeyse gözleriyle konuşturtan filmin yazarı ve yönetmeni David Michod, 1988 yılında filmin de çekildiği yer olan Melbourne'de meydana gelen gerçek bir olaydan esinlenerek senaryoyu oluşturuyor. James Frecheville, Joshua'nın sahip olduğu derin karakteri ortaya koymakta zorlanmıyor ve ortaya izlemesi keyifli 108 dakikalık bir film çıkıyor.