Uyarı!

Bu blogda sinema, kitap ve müzik ile ilgili yazılar bulabileceğiniz gibi; deli saçması üretimlerimizle de karşılaşabilirsiniz.

Yazarlar

Kaldığımız yerden...

2009/01/31


Bazı filmler insanı içine çeker; kimi zaman mekanı, kimi zaman oyuncuları, kimi zaman konusu, kimi zaman ise filmin kötü karakterlerine duyulan intikam duygusu sayesinde filmi yaşarız. Anlatıldığı gibi değil anlamak istediğimiz gibi yürüsün, istediğimiz şekilde sonu gelsin isteriz çoğu zaman bu yansımaların. Filmdeki karakterlerin sadece bir kısmı üzerinde yoğunlaştığımız zamanlarda ise tepkilerimiz anlaşılmaz bir hal alır; en yakın dostlarımız, eşlerimiz, sevgililerimiz oluverir perdedekiler, onlarla birlikte yaşarız hikayeyi; yeri gelir geriliriz, yeri gelir onlardan çok seviniriz işlerin yolunda gittiğine. Sinema böyledir işte, hayali dostlar ve düşmanlar yaratır kimselerde...

Şöyle Oldu Böyle Oldu - 5

2009/01/18


Final dönemindeyiz, çoğu bitti azı kaldı. Şimdilik sıkıntı yok gibi fakat hukuk türevlerinden sinsi olanı bekler haftanın sonuna doğru, ardından çok kısa bir tatil hediye ediyoruz kendimize...

Deep Purple Konseri haberini vermiştik blogda, örgütlenme amaçlı bir iki mail gelmiş durumda, belki bir şeyler ayarlayabiliriz topluca gitmek gibi. Başka başka; Underworld'ün gelişi yakın, Vicky Cristina Barcelona ve The Wrestler kesinlikle izlenmeli. Sanırım The Wrestler henüz ülkemize gelmedi fakat bilinen sitelerden temin edilebilir. Tatil sırasında Das Experiment ve La Antena yazılarımız var, bunların dışında mail yoluyla ulaşan bir arkadaşımız Nuovo Cinema Paradiso yazısı istemiş, sanırım bunun için de vaktimiz olacak. Müzik olayından da pek uzakta kalmış değiliz, sınav dönemini Notre Dame de Paris müzikleriyle ve Sigur Ros ile geçiriyoruz. Bunlardan iyi terapi yok sanırım. Strata ve Sarah Brightman da şimdilik yandaşlık yapıyorlar diğerlerine, final döneminden sonra bir süre görüşmeyiz sanırım bu arkadaşlarla...

Yeni yıl ve getirdiklerine değinirsek, önceki yıla göre çok büyük farklar içereceği kesin. Kriz sıkıntısını saymazsak ki akıldan pek de kolay çıkmıyor, güzel bir yıl olacağa benzer. Bu yıl mezun olacak kişilere de iş sıkıntısı yaşayacaklarını belirtmeye gerek yok sanırım, bu sıkışık durum 2009 Kasım-Aralık aylarına dek sürecek gibi fakat yazın kısa süreli imkanlardan yararlanılabilir tecrübe anlamında. Bir iki yıl daha okul süresi olan arkadaşlar biraz daha şanslılar iş imkanı açısından. Erkekler bu dönemi askerlikle değerlendirebilir fakat kızlar için aklıma kısa dönemli kişisel gelişim imkanlarından başka bir şey gelmiyor. Bu arada ÖSS sistemiyle yine oynamışlar, gelecek yıl kardeşim de bu sınava girmek durumunda ve sanırım ona sıra gelene kadar daha çok kurcalayacaklar bu sistemi...

Çoktan seçmeli paragraflardan oluşan yazımıza devam edelim, NTV Tarih adlı dergiden bahsedelim. Sanırım ilk sayısının yayın tarihi de 17 Ocak 2009, okul dönemlerinde tarih dersinlerinden mümkün olduğunca uzak durmaya çalışmış kişilere özellikle tavsiye edilir. Canınız sıkılmadan baştan sona okuyabilirsiniz. Tarihle ilgili kişiler için ise derginin gayet ilginç yazılar barındırdığını da ekleyelim.

Bir yazıda pek çok şeyden bahsettik, şöyle olmuş böyle olmuşlar da bir seri haline geldi blogda, amacı olmadan seri yarattık.
***
Kullanılan resim, David Ho, Copyrighted.

20 Temmuz 2009, Deep Purple @ Parkorman

2009/01/13


Deep Purple 20 Temmuz 2009 saat 20:00'de Kuruçeşme Arena sahnesinde. Bu yaz bir konser çılgınlığı daha yaşanacağa benzer, yavaştan biriktirmeli paraları.

Öykü - Berk Gürman

2009/01/09


Daha önce Gürman kardeşler hakkında yazmıştık. O yazıdan bir kesit sunalım öncelikle, "güzel ülkemde kaset ve cd satışlarındaki durum ortada. Hal böyleyken gördükleri ilginin suni kalacağını söyleyebiliriz sanırım. Dileyelim ki öyle olmasın ve yaptıkları işin karşılığını tam olarak alabilsinler..."

Yapmaya çalıştıkları işin ne kadar önemli olduğuna vurgu yapmışız. İnsanların çok iyi bildikleri siyahı, beyaz yaparak onlara sunuyorlar. Öyle ki, yapmaya çalıştıkları şey aslında çıplak vücudun üzerine hırka almak gibi bir durum, kendileri benzerliklerin çok fazla olduğunu iddia etseler de tamamen alakasız motifleri kaynaştırmaya çalışıyorlar.

Ellerinde öyle bir kaynak var ki, tükenmesi imkansız... Muazzez Ersoy'un nostalji serisini örnek verebiliriz, en son kaçıncısının yayınlandığını hatırlıyor musunuz? İnsanlar zaten sizin amacınızın orijinale bir alternatif sunmak, bir değişiklik yaratmak olduğunu biliyorlar. Gürman Kardeşler ise Play-Doh kıvamını alarak boyalı direkleri ile birlikte kanal kanal gezmeye devam ediyorlar. Boyalı direk dışındaki şarkılarını o kadar isteksiz söylüyorlar ki aslında ne halt yediklerinin farkındalar, "biz tek şarkı grubuyuz, kasmaya gerek yok"...

Böyle bir kaynağı o kadar kötü kullandılar ki, yüzleri eskimeden bir parça daha atamadılar ortaya, eriyip gidiyorlar. Ayrıca Disko Kralı'ndaki antipatik tavırları da eriyip gitmelerinin o kadar da kötü olmadığını düşündürüyor insanlara. Bu kadar sınırsız kaynak ile verimsiz olabilmek ise açıklanabilecek bir şey değil, kendilerini piyasaya kaptırdılar diyelim. Tren henüz kaçmış değil fakat onlar treni yakalama derdindeler mi, belli değil, hem bize ne ki?..

Nuri Bilge Ceylan Filmleri Cnbc-e'de

2009/01/03


Ülkemizde hak ettiği değeri göremeyen yönetmen Nuri Bilge Ceylan, Ocak ayının dört Çarşambası Cnbc-e ekranlarında izleyiciyle buluşuyor.

7 Ocak 22:00, Koza/Kasaba

14 Ocak 22:00, Mayıs Sıkıntısı

21 Ocak 22:00, Uzak

28 Ocak 22:00, İklimler

Zor Film Derken?

2009/01/02


Haziran ayının sonlarıydı yanlış hatırlamıyorsam, bir gazetedeki haftanın filmleri tanıtımında geçen cümle dikkatimi çekti; "izlemesi zor olan bir film". Çok garipsemiştim bu cümleyi. "Zor" film ve kitaplarla iç içe kullanılabilecek bir kelime değildi gözümde. Neye göre zor, kime göre zor ve ne anlamda zor? Senaryo mu karışık, diyalog mu fazla, gereğinden fazla mı uzun?...

Genelde sinemadır, kitaptır konuşulmaz arkadaş ortamlarımızda. Kimse çıkıp Nosferatu : Eine Symphonie des Grauens filmindeki "chiaroscuro"dan bahsetmez. Benzer zevklere sahip insanlar da yoktur pek fazla. Merak ettim, sinemaya ilgisi Yüzüklerin Efendisi ve Matrix çizgisindeki arkadaşlarımdan birine anlattım yazıyı. Nedir senin için zor film dediğimde yanıtını tek nefeste verdi, "abi sağ kulağı sol elle tutmaya ne gerek var?"... Zor film örnekleri de Seven Years in Tibet ve Kubrick'in 2001 a Space Odyssey'i oldu. Yavaştan anlaşılmaya başlandı arkadaşın zor kavramı... Bendeki de öylesine bir merak, sinemayla biraz biraz ilgili insanlarla karşılaştığımda sorarım bu soruyu, zor film nedir senin için, anlatırlar ve verdikleri örneklerin içinde genelde Space Odyssey ve The Fountain geçer. Stanley Kubrick tamam, her filmi için bazı etiketler bulabilirsiniz ve Darren Aronofsky'nin ünü Pi ve Requiem for a Dream kurgularından geldiğine insanlar sürekli bir arayış içinde filmlerinde; sahneleri karıştırırlar, kişilerin kim olduğu birbirine girer vs vs... net bir cevap yok haliyle. Bir noktaya varamıyoruz. Yine de insanların zor diye niteledikleri filmleri favori listelerinde üst sıralara koyduklarını da görüyoruz. İzlemek için kendilerini zorladıkları filmlerden zevk alıyor insanlar. Kafalarının içindeki çeşitli senaryoları defalarca değiştirmek zorunda kaldıkları filmlerden haz alıyorlar. Şaşırtılmayı seviyorlar diyeceğim ama tam kelimenin "şaşırtılmak" olduğu noktasında kararsızım...
***
Sonuçta küçük çaplı merak konumu bloga da aktarmak istedim, belki çok daha farklı düşüncelere rastlayabiliriz...