Alman sinemasından film izlemeyeli çok uzun zaman olmuştu. Wir Sind Die Nacht (We are the Night) filmi ile uzun bir aradan sonra yeni dönem Alman sinemasına göz atmaya başladım ve gelişmenin gayet hızlı olduğunu gördüm.
Filme gelirsek; konu olarak 3 kadın vampirin yeni 1 üyeyi vampire çevirerek aralarına almaları ve eğlenmeye başlamaları. Ancak, yasak elma olan insanlara bu yeni üyenin aşık olması ile olayların başlaması ve tek tek vampirlerin ölmesi ile son bulması. Geriye kalan ise yeni yetme vampir ile mutlu son. Bir nevi Twilight sendromu. Isırmaya kıyamayan duygusal vampirler geçidi.
Film aslında çok iyi başlıyor. Uçak sahnesi gerçekten heyecan verici bir başlangıç. Yolcular ve mürettebat dahil uçaktaki herkesin kanlı boyunları ortada ve taze kan sonrası Louise, Charlotte ve Nora adlı üç vampir keyif çatmakta. Uçaktan atlayıp Berlin'in derinliklerine inen bu 3 kadın vampir Berlin'de bir gece kulübüne sahip. Para ya da hızlı arabalar onlar için sorun değil ve rahatça elde edebiliyorlar. Aralarına gelecek yeni üye olarak Lena'yı seçiyorlar. Genç, parasız ve yüzünden belli olacağı gibi muhtemelen uyuşturucu bağımlısı olan Lena para bulmak için hırsızlık yapar ve yakalanmak üzereyken polis memuru Tom ile tanışır. Ancak paçayı kurtarıp Tom'dan kaçar ve kendini dışarı attığı gecenin karanlığında vampirlerin gece kulübüne gider. Orada Louise'in dikkatini çekmesi ile Lena'nın serüveni başlar. Vampirliğin sadece kadınlarda kaldığını, erkek vampirlerin açgözlülükleri ve dikkatsizlikleri yüzünden yok edildiğini açıklayan Louise, Lena'yı da çeteye katar ve 4 kadın vampir gecelerin tadını çıkarmaya devam eder ta ki Lena'yı yakalamaya baş koymuş duygusal Tom ortaya çıkıp düzenlerini bozana kadar. Filmin sonunda ikilemde kalan Lena'nın kararı izleyiciye verilmemiş ve Tom ile kaçmasıyla beraber film sona erer.
Aksiyonun olmasıyla film izleyiciyi bağlasa da sonu çok önceden tahmin edilir bir film. Lezbiyen vampir olgusunu işlemesi açısından ilginç ve izlenmesi gereken bir film.