Peki bunca zaman ben ne yaptım? Tabii ki boş oturmadım. Özetle, yazın operayla güzel zaman geçirdim. Pek çok konsere gittim. Bir sürü film izledim. Bir düzine kitap okudum. İtalya'yı gezdim. Bir kere tiyatroya gittim ve kendime en büyük iyiliği 2 adet yeni objektif alarak yaptım. Ama bu yaptıklarımın tamamı, aslında uzun ve yoğun bir dönemden geçtikten sonra tekrar kendime gelebilmek için yaptığım şeylerdi. Bu zaman bolluğu da tamamen boşlukta olmaktandı hatta kendimi bu boşluğa atmış olmamdı. Mezun olduktan sonra 'Ben şimdi ne yapacağım?' sorusuna hazırlıklı olduğuma inanarak okulumu bitirmiş ve mutlu mesut diplomamı almıştım. Ancak işler pek istediğim gibi gitmedi. Bana en zor gelen kısım hala kendimi bulmaya çalışıyor olmamdı. Kendimi bulamadan bu hayatta ne yapmak istediğimin de kararını veremezdim. Yola devam edemezdim. Sanırım aylaklık bünyeme iyi geldi ve beni kendime getirdi. Artık tanıştığımı hissediyorum aynaya baktığımda gördüğüm suretle. Ve en önemlisi bu hayattan ne istediğimi biliyorum artık.
Konularımıza dönersek, Paul Auster'ın 2009'da yayınladığı Görünmez (Invisible) adlı kitabı herkese şiddetle tavsiye edilir. Yine yapacağını yapmış, okuyucusunu her sayfada daha da merak içinde bırakan ve
sonu hiç tahmin edilemeyen bir şaheser çıkarmış ortaya. Kasımda Sunset Park adlı kitabını yayımladı. Henüz alma fırsatım olmadı. Pusuya yattım almak için gün sayıyorum.
Bir tavsiye de müzikten. Album çıkalı çok oldu ama ben daha yeni keşfettim Karapaks'ın Akustik (1992-2009) albümünü. Sakin müzik sevenlere birebir.
0 Yorum:
Yorum Gönder