Kendi deyimleriyle bir "Goth'n'Roll" grubundan bahsedeceğiz,
The 69 Eyes..
90lı yılların başında Helsinki'de kurulan grup, vokalist Jyrki ve davullarda Jussi'nin başarısıyla tanınıyor daha çok. Jyrki'nin vokalindeki Peter Steele havası ve Jussi'nin davulundan yayılan The Misfits tınıları da grubu çekici kılan nedenlerden. Grup sahneye hakim, canlı kayıtlarında en ufak bozulma olmuyor. Diğer Finli gruplardan The Rasmus ve HIM ile de çalışan The 69 Eyes, ilk albümünü 1992 yılında
Bump 'n' Grind adıyla piyasaya çıkardı. 1994 yılında
Motor City Resurrection, 1995'de Velvet Touch'ı barındıran
Savage Garden ve 1997'de
Wrap Your Troubles in Dreams albümleri ile piyasaya tutundu. Grubun yükselişi 1999 yılında çıkardıkları
Wasting the Dawn albümü ile başladı. Hand of God, All-American Dream ve Wasting the Dawn şarkıları ile büyük bir patlama yaptılar. Klibinde Ville Valo'nun, Jim Morrison hayaleti olarak karşımıza çıktığı Wasting the Dawn halen pek çok kişi tarafından grubun en iyi şarkısı olarak nitelendirilir. 2000 yılında çıkan
Blessed Be albümü ise grubun tepe noktasıdır. Ben dahil pek çok kişi bundan daha iyi bir albüm yapamayacaklarını düşünmüştür ve öyle de olmuştur. Framed in Blood gibi bir şaheser barındırır. Brandon Lee, Angel on my Shoulder ve The Chair de bu albümdedir. 2002 çıkışlı
Paris Kills albümü ise grubun şehir takıntısı olduğunu öğrenmemizi sağlar. Betty Blue ve Still Waters Run Deep bu albümün en büyük armağanıdır bizlere.. Bu tarihten sonra 2004'de Framed in Blood ve 2007'de
Angels adlı iki albüm çıkarmış olsalar da, iki albümden sadece
Feel Berlin şarkısını "gerçekten iyi" olarak nitelendirebiliriz.. Grup son olarak 2008 Ocak-Şubat aylarında
Hollywood Kills adlı bir DVD sürdü piyasaya. Bam Margera önsözüyle başlayan ve 17 canlı performans barındıran bir çalışma yapmışlar. Ana hatlarıyla güzel fakat "Best of" tadındaki bu çalışmada Still Waters Run Deep'in bulunmayışı bir eksi olarak yazılır hanelerine..
Grup, şarkılarındaki geçiş bölümlerine çok önem veriyor, ilk kez dinleyen kişiler grubu genellikle geçişleriyle akılda kalıyor sözleriyle tanımlarlar, bunun nedeni aslında geçişlere verdikleri önem değil, arka plandaki müziklerin değişken olması ve aynı riffler kullanılıyor gibi görünse de tonların sürekli değiştirilmesi. Bu sayede şarkılar sürekli canlı tutuluyor. Şarkıların uzun olmayıp insanı sıkmayışı da artı bir özelliktir bu tarz gruplar için.
Kendilerine
Helsinki Vampires gibi tamamen saçma bir takma adı layık gören, kaliteli işlere imza atmış bir grup var karşımızda. Linklerle bitirelim,
The 69 Eyes - Framed in BloodThe 69 Eyes - Wasting the Dawn